Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young) Türkiye’nin altıncısını düzenlediği Sağlık Sohbetleri Toplantısı, sağlık ve yaşam bilimleri sektörünün liderlerini bir kez daha bir araya getirdi. Online olarak gerçekleşen toplantıya yerel ve uluslararası sağlık hizmeti, ilaç ve medikal teknoloji kurumlarını temsilen üst düzey yöneticiler katıldı.
Covid-19 pandemisinin Türkiye ve küresel sağlık sektörü üzerindeki etkilerinin 2022 yılı öngörüleri ile birlikte değerlendirildiği toplantıda; inovasyonun önemi, dijitalleşme, tedarik zincirlerinin dönüşümü, birleşme ve satın almalar ile yatırım faaliyetleri gibi konular ele alındı. Etkinliğe EY Amerika Kıtası Sağlık ve Yaşam Bilimleri Pazarlar Lideri Arda Ural, EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri T. Ufuk Eren ve EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri Ahmet Sağlı konuşmacı olarak katıldı.
Toplantıda dünyada sağlık sektörünün pandemi döneminde karşı karşıya kaldığı, daha önce bir benzeri görülmemiş ölçekteki krizin yol açtığı sorunların ve son dönemde dünyada yaşanan jeopolitik gelişmelerin sağlık ve yaşam bilimleri sektörüne etkileri değerlendirildi. EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri T. Ufuk Eren konuşmasında Covid-19 pandemisinin artık bir endemiye dönüştüğüne yönelik işaretlere dikkat çekti ve şunları söyledi: “Pandeminin tüm dünyada yol açtığı olumsuz etkilerin Nisan-Mayıs aylarından itibaren azalacağına ve normalleşmeye dönüşün başlayacağına yönelik beklentiler artıyor. Bununla birlikte, bütün olumsuzlukların bir anda ortadan kalkacağı beklentisinin gerçekçi olmadığını da vurgulamamız gerekiyor.” Dünyanın pandemi sonrası dönemde karşı karşıya olduğunu vurgulayan Eren, bu riskleri iklim değişikliği başta olmak üzere, ekstrem hava koşulları, biyoçeşitlilikteki kayıplar, sosyal uyumda erozyon ve yüksek işsizlik riskleri olarak sıraladı:
“Bu beş büyük riskin ilki, iklim değişikliği için yeteri kadar aksiyon alınmaması. Şu an global ısınma 1,5 santigrat dereceyi geçmek üzere ve bunun en büyük nedeni tamamıyla halen uluslararası aksiyon alınmaması. Bizi bekleyen ikinci büyük risk, ekstrem hava koşulları. Özellikle iklim değişiklikleri ölümcül sellere, kuraklıklara ve fırtınalara neden oluyor. Bu afetler elli yıl öncesine göre elli kat artmış durumda ve son 10 yılda günde 383 milyon dolarlık hasara neden olmakta. Üçüncüsü ise, özellikle sağlığımız ve geçim kaynaklarımız olan gıda için hayati önem taşıyan biyoçeşitlilikteki kayıplar. Bunun sonucu olarak, bir milyona yakın tür yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Dördüncü büyük risk ise, sosyal uyumdaki erozyon. Özellikle pandemi dünyada gelir dağılımını olumsuz yönde etkiledi, adaletsizliği keskinleştirdi ve yerel huzursuzluklara sebep oldu. Hükümetler global sorunlara odaklanıp çözmeye daha az zaman ve enerji ayırdılar. Bu da bizi bekleyen diğer bir büyük risk. Bunların her biri sağlık ve yaşam sektörünü bir şekilde etkiliyor.”
Pandemi döneminin sağlık sektöründe dijitalleşmeyi hızlandırdığını vurgulayan EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri Ahmet Sağlı da şunları söyledi: “İlaç endüstrisinde mevzuat açısından, operasyonda ve iş modellerinde dijitalleşme gibi değişiklikler pandemi öncesinde biraz daha yavaş ilerliyordu. Covid-19 pandemisi döneminde bu süreçlerde büyük bir hızlanma gereği ortaya çıktı. Sektörde satın almalar yönteminin kullanılması da dahil olmak üzere daha hızlı bir dijitalleşme gerçekleşti. Dijitalleşmeye bir öncelik olarak daha fazla odaklanıldı, operasyon ve iş modellerinde değişikliğe gidildi. Pandemi dönemi, dijitalleşmeyi endüstride hızlandırdı.”
Sağlık endüstrisinin yönünü belirleyecek olan 10 trend
EY Amerika Kıtası Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri Arda Ural, “Endüstriyi etkileyen trendler pandemi öncesinde 3-4 başlıkta özetlenebilmekteyken bugün çok daha karmaşık bir hal almış durumda. Dijitalleşme, jeopolitik risklerin göz önüne alınarak tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılması, hastalar ve hekimlerle iletişim ortamları pandemi sonrası önemli farklar ve fırsatlar yarattı. Şu anda yaşanan krizin daha önceki yaşanan ekonomik krizlerle benzerlikleri yok, dolayısıyla bütün bunlar endüstri yöneticilerinin çok daha bilgili ve daha stratejik davranmaları gerektiğini gösteriyor. AB ve ABD başta olmak üzere tüm dünyada ilaç ve sağlık endüstrisi bu yeni trendlere uyum sağlamaya çalışıyor. Onun için şu anda gerek kamu yöneticileri gerek ilaç endüstrisi ve sağlık yöneticileri bu trendleri nasıl yaşayacaklarını, bunlardan nasıl faydalanacaklarını veya risklerini nasıl engelleyeceklerini tasarlamaya çalışıyorlar.” dedi.
Son dönemde endüstrinin gündeminde gelişen teknolojilerin sektörü nasıl etkileyeceği sorusunun olduğunu hatırlatan Ural, şu yorumda bulundu: “Büyük teknoloji firmalarının ilgilendikleri sektörler arasında sağlık ilk sıralarda. Çünkü o kadar çok kaynak kullanımı ve verimsizliği var ki, o kaynakları daha etkili ve verimli kullanması açısından sağlık sektörünü kendileri için çok çekici bir alan olarak görüyorlar. Hakikaten başarabilirlerse hepimizin faydalanabileceği bir şey olur. Fakat, teknoloji firmaları ne yazık ki sağlık sektörünün karmaşık dinamiklerini pek anlayamıyorlar. Bu o kadar kolay değil. Öncelikle sağlık değer zincirini çok iyi anlamaları lazım. Herkes hala öğrenme sürecinde. Teknolojinin sağlık için yapabilecekleri orta ve uzun vadede umut verici bir beklenti arz ediyor.”
Ural, sağlık sektörünü en çok etkileyecek olan 10 trendi şöyle sıraladı:
1. İnovasyon açığı: Uzun yıllardır ilk defa ilaç endüstrisi bir inovasyon açığı ile karşı karşıya. Büyük ilaç şirketlerinin satışları ile ürün geliştirme portföyleri arasında bir dengesizlik oluşacak. Bu soruna çözüm olarak, Ar-Ge’yi dışarıdan temin etmeye yönelmek durumunda kalacaklar.
2. Tedarik zincirinin dönüşümü: İlaç endüstrisi için tedarik zincirlerini güvene almak ve olası seçenekler oluşturmak daha öncelikli hale geldi. Özellikle son jeopolitik gelişmeler bunu daha da elzem kılıyor.
3. Dijital operasyon modelleri: Endüstri, mevcut operasyon süreçlerini dijital operasyon modelleri ile daha hızlı ve etkin biçimde dönüştürme çabası içerisinde.
4. Yeni teknolojik kabiliyetlerin yükselişi: Yapay zekâ, blockchain ve metaverse gibi yeni teknolojiler, sağlık ve yaşam bilimleri sektörünü dönüştürmek için fırsatlar yaratıyor.
5. Uluslararası vergilendirmelerle ilgili güncellemeler: İlaç şirketleri, uluslararası vergilendirmeler konusundaki güncellemeleri çok yakından izliyor. OECD’nin küresel asgari vergi düzenlemeleri Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
6. İlaç fiyatlandırmalarına yönelik düzenlemeler: İlaç fiyatlandırmaları üzerindeki düzenlemelerin getirdiği baskılar tüm dünyada artıyor. Türkiye’nin yaşadığı fiyatlama ve ruhsatlama problemleri ise kendisine özgü.
7. Klinik çalışmalara katılan hastaların ve çeşitliliğin önemi artıyor: Sağlıkta eşitliğin sağlanmasında; toplulukların demografik ve etnik çeşitlilik açısından klinik çalışmalarda daha başarılı bir şekilde yansıtılması ve kapsanmasının önemi daha iyi anlaşılıyor.
8. Yeni stratejik yetenekler gerektiren ticari ortam: Covid-19’un bozucu etki yaptığı ticari ortam artık çok daha fazla yenilik ve ticari yetenekler geliştirilmesini gerektiriyor.
9. Sermayenin maliyeti yükseliyor: Özellikle ABD’de Merkez Bankası’nın Mart ayından itibaren efektif faiz oranlarını artırmaya başlaması beklentileriyle sermaye maliyeti pandemi sonrasında artacak. Dolayısıyla, ilaç ve sağlık endüstrisinin büyüme projelerini fonlayacak sermaye daha pahalılaşacak. Bunun sermaye akışı açısından gelişmekte olan ülkelere olumsuz yansımaları olacak.
10. Riskten arındırılmış Ar-Ge varlıklarının eksikliği: Birleşme ve satın almalar tarafında riskten arındırılmış varlıklar konusunda bir eksiklik söz konusu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.